30.10.2009

Allah senden razı olsun Harun amca :)

Ateizme varan içsel yolculuğumda beni hiç yalnız bırakmayan Harun Yahya’ya kocaman bir teşekkür borçluyum. Onun katkıları olmaksızın bunu asla başaramazdım!
Bu sözler kime mi ait? Münzevi Solucan'a. Buyrun burdan yazının tamamını okuyun...

26.10.2009

Sarhoşluğun kitabını yazan adam

Gülmekten yarılma garatilidir. Mutlaka izleyin...

Mirgün Cabas, Ahmet Altan'ı tokatlarken...

23.10.2009 - NTV ve gazetecilik / Ahmet Altan
23.10.2009 - Ahmet Altan'a açık mektup / Mirgün Cabas
24.10.2009 - NTV’ye özür, orduya hesap / Ahmet Altan

25.10.2009

Pisagor Teoremi ve İspatları

Bu siteden, Pisagor Teoreminin 88 farklı ispatına ulaşabilirsiniz. Eğer bunlar yeterli gelmezse burdan edinebileceğiniz Pythagorean Proposition adlı kitapta, bu teoremin 367 farklı ispatını bulabilirsiniz.

Not: Kitabı okuyabilmek için burdan DjVu okuyucu programını indirmeniz gerekmektedir.

Darwin Yanılıyor mu?

National Geographic kanalında Türkçe olarak yayımlanmış Evrim: Darwin Yanılıyor mu? (Evolution: was Darwin Wrong) adlı belgeseli burdan izleyebilirsiniz...

20.10.2009

Osmanlı tokadı

Şüpheci Melek'ten gayet yerinde bir araştırma ve inceleme yazısı. Mucize fetişistlerinde Osmanlı tokadı etkisi yaratacak türden bir analiz ve değerlendirme:

Kuran’daki bilimsel mucizeler – İki denizin karışmaması

Nedense tekrar tekrar karşıma gelen bir mucizeyi yazma vakti geldi de geçti bile.

Kuran’daki Rahman ve Furkan surelerinde iki denizin birbirine “kavuştuğu” ama “karışmadığı”na dair bir olay, Tanrı’nın gücünün delili olarak gösterilir. Söz konusu ayetleri bir kaç değişik meal ile aktaralım:

...

Yani elimizdeki bilgiler nedir?

  • Birinin suyu tatlı, diğeri tuzlu iki adet su gövdesi var. Tatlı olan içilebilir bir su (susuzluğu giderici ve ferahlatıcı tanımı yapılıyor)
  • Bu iki su birbiriyle karşılaşıyor ama aralarındaki bir perde yüzünden karışmıyorlar.
  • Bu iki suda da mercan ve inciler bulunmaktadır.

Bu bilgilere ek olarak, bazı mucizeci sitelerde “yüzey gerilimi yüzünden iki su kütlesinin karışmadıkları” veya bunu fark eden Jacques Cousteau’nun İslam’ı kabul ettiği gibi güzel detaylar verilir. Hatta bunu Cebelitarık boğazındaki Atlantik Okyanusu ve Akdeniz’in sularının karışmadığını farkettikten sonra yaptığı söylenir.

Şimdi burada iki senaryo muhtemel. Rahman suresinde bahsi geçen iki deniz, gerçekten de iki deniz ve Furkan suresinde birinin tatlı olduğunu belirttiğine göre bir tatlı su kütlesi ( suyu içilebilir göl, nehir gibi) ve bir tuzlu su kütlesi (deniz) olmak üzere iki ayrı durumdan söz ediliyor ve ayrı ayrı incelenmesi gerekiyor. İkinci senaryo ise Rahman suresinde bahsi geçen olay Furkan suresindekiyle aynı, ama tatlı-tuzlu ayrımı yapılmamış.

İddiayı sağlam bir şekilde incelemiş olmak için ilk senaryoyu yani Rahman ve Furkan surelerinde ayrı olayların anlatıldığını kabul ederek devam edeceğim. Zaten bu haliyle ikinci senaryoyu da kapsamış olacak.

Yazının devamı ->>

Kafa ..ken kuş

11.10.2009

Alınganlık

Sevan Nişanyan isyanlarda:
Şimdi diyorlar ki memlekete özgürlük geldi. Doksan seneden beri tabu olan şeylerden bile artık serbestçe bahsedebilirsin.

Ama bir de ne görelim? Bu sefer başka şeyler sansüre tabi olmuş. Orduya, devlete, Yüce Manitu’ya istediğini söyle serbest, ama iş İlkçağ Arap mitolojisini sorgulamaya geldi mi orada dur diyorlar.

Neymiş? Allah diye biri varmış, canı sıkıldıkça kitap yazarmış ama artık yazmamaya karar vermiş, pırpır kanatlı ulaklarla birtakım hazretlere mesaj iletirmiş, o hazretlere dil uzatan maazallah çarpılırmış. Bu hikâyelere istemesen inanma diyorlar, tamam, ama inanmadığını açık açık söylemen caiz değildir. Nedenmiş? Müslümanlar alınırmış!

Doğanın boşluk kabul etmemesi gibi, bu toprakların havası mıdır, suyu mudur, özgürlük kabul etmiyor herhalde.
Adamlar alınırken de sana mı soracaklar arkadaşım? Adamların yapısı böyle. Alınganlar işte. Onlar alınıyorsa sen de ayağını ona göre denk alıp alınmamaları için elinden geleni yapacaksın. İşine geliyorsa. Yoksa kötü olur. Aman ayağını denk al. Bakarsın bir gün kim vurduya gitmişsin. Burası Türkiye Sevancım. Burda işler böyle yürüyor.

8.10.2009

Yok artık!


Videoyu Şüpheci Melek'te gördüm ve Rezzan ablaya neremle güleceğimi şaşırdım. Neymiş efendim, astroloji tu kaka değilmiş, Amerika'da üniversitelerde kürsüsü varmış. Yani Rezzan abla utamadan sıkılmadan, astrolojinin genel kabul gören bir bilim dalı olduğunu ima etmeye çalışıyor. Yapma be Rezzan abla. Yeme bizi. Üç beş cahil adamı bu zırvaya inandırsan ne olur? Ne geçecek eline?

Burda daha da tehlikeli birşey var aslında. Umarım bu deli saçmasına kendin inanmıyorsundur. Astrolojinin gerçekten bilimsel bir değeri olduğunu sanıyorsan asıl vahim olan odur.

Nerdeyse unutuyordum. ABD'de hangi üniversitede astroloji kürsüsü varmış? Bilen varsa beri gelsin.

4.10.2009

Antony Flew’un Tanrısı

Şüpheci Melek, Antony Flew'un tanrı anlayışı ve görüşleri üzerine güzel bir çalışma ortaya koymuş:

Madem sık sık “Ateistin pişmanlık dolu itirafı” şeklinde karşımıza çıkacak, o halde bir şeyler yazalım.

Antony Flew, İngiliz felsefe profesörü, 20. yy’ın en önemli Ateistlerinden birisi – idi, ta ki bir kaç sene önce Ateizm’den Deizm’e kaydığını ilan edene kadar.

Kısaca özetlemek gerekirse ;

Antony Flew bilimin DNA’yı ve canlılığın ilk ortaya çıkışını asla ikna edici bir şekilde açıklayamayadığını düşündüğü için bunların arkasında bir ilahi gücün olması gerektiğini düşünüyor. Defalarca ve kesin olarak söylediği bir diğer şey de, bu ilahi gücün İslam’ın ya da Hrıstiyanlığın ya da herhangi bir vahiy’in Tanrı’sı olmadığı. Ölümden sonra yaşam, melekler vs gibi şeylerin de var olduğuna inanmıyor.

Yazının devamı ->>

Konuyla ilgilenenlerin okumasını öneririm.

1.10.2009

Why not?


Şampiyonlar Ligi tarihinde, başında olduğu iki farklı takımla, grupları 0 puanla tamamlamayı başaran ilk teknik direktör olma başarısını gösterebilir mi acaba? Neden olmasın? Kendisinde bu azim, cesaret ve kararlılığı görüyorum. Her maç Rüştü'yü kalede oynatmaya devam ederek bu yolda gerek şartı sağlamış oluyor. Yeter şartları da araştırıp bulacağı konusunda kendisine olan güvenim sonsuz. Yolun açık olsun ey Denizli.