11.05.2012

Dil sürçmesi mi akıl tutulması mı?

Recep Tayyip Erdoğan'ın, AKP Adana İl Kongresi'nde söylediklerine bakalım:
Ben dört tane kırmızı çizgimizin olduğunu söyledim. Üç tane de yine, ayrıca detay olarak üzerinde çalıştığımız ilkelerimizden bahsettim. Neydi o dört tane temel çizgi, başlık? Bir, ‘tek millet’ dedik. Çünkü biz ayrışmaya karşıyız, bölücülüğe ve bölünmeye karşıyız. Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Romanıyla, Boşnakıyla, Arnavutuyla biz biriz, beraberiz. Ve ne dedik, ‘Yaratılanı Yaradan’dan ötürü severiz’ dedik. Bizde ayrımcılık yok, tek millet. İki, biz işte burada da gördüğünüz gibi ‘Tek bayrak’ dedik. Tek bayrak ve bizim bu bayrağımıza laf söyletmeyiz. Bu bayrağımızın rengi şehidimizin kanıdır. Hilal, bağımsızlığımızın ifadesidir. Üçüncüsü, tek dindir. Dil değil, din, din. Bunu söyledik.
Başbakan, özellikle "dil değil, din, din" diyerek yanlış anlaşılmaları engellemeye çalışıyor ve söylediği şeyin dil değil din olduğuna vurgu yapıyor. Bunun üzerine kamuoyunda oluşan tepkiler üzerine AKP cephesinden bu ifadenin bir 'dil sürçmesi' olduğuna dair bir açıklama geldi. Hüseyin Çelik, "Demokratik ve laik ülkelerde tek din olmaz. Başbakan'ı yıllardır tanıyan birisi olarak söylüyorum. Bu bir dil sürçmesidir." diyerek durumu kurtarmaya çalışıyordu. Daha sonra benzer bir savunmayı Erdoğan da kullanırken "Tek din ifadem dil sürçmesiydi. O gün ben 'tek vatan' yerine 'tek din' dedim. Bu bir dil sürçmesidir. Bu konuda eleştiri yapanlar da haklıdır ancak dil sürçmesidir." diyecekti.

Peki bu 'dil sürçmesi' savunması ne kadar inandırıcı? Özgür Mumcu'nun bu konudaki tespiti konuyu çok güzel özetliyor: "Bu tavrın gelen tepkiler üzerine taktik bir geri çekilme mi olduğu, yoksa Başbakan'ın gerçekten dilinin mi sürçtüğü tartışılır. Dili sürçtüyse dilinin neden iki gün üst üste ve biraz da ısrarla sürçtüğü de tartışılabilir. Fakat her şeye rağmen bu tehlikeli söylemi sürdürmemesi elbette herkes için hayırlıdır." Mumcu'un belirttiği gibi bu kadar ısrarlı bir şekilde söylenen sözler için 'dil sürçmesi' demesi aslında Başbakan'ın yaptığı hatanın farkına vardığını fakat bunu gururuna yediremediğinden açıkça ifade edemediği için bu sözlerin istemeden/yanlışlıkla ağzından çıktığını söylemesi anlamına gelmektedir. Erdoğan'a adeta iman edercesine bağlı olanlar elbette bu savunmayı kabul edecektir fakat Türkiye'nin çok büyük çoğunluğunun bunu inandırıcı bulacağını sanmıyorum.

Erdoğan'ın sözlerinin ardındaki motivasyonla ilgili en yerinde tespiti de Ahmet Altan yapmış gibi gözüküyor:
Korkarım Başbakan Erdoğan nerede duracağını kestiremeyecek bir coşma içinde, bir tür “kendi kendine tapınma” ayinleriyle akıl ve mantıktan kopuyor, her şeyi yapabileceğini, her şeyi söyleyebileceğini sanıyor.

Kendi kendine hayranlığın yarattığı zehirli buğulanma onun gerçekleri görmesini zorlaştırmaya başladı.