19.05.2011

Bel altı vuruş aracı olarak "Din"

Seçim vakti yaklaştıkça AKP'nin, büyük çoğunluğu muhafazakâr olan seçmenin manevi duygularını kullanarak çıkar sağlamaya çalıştığını görüyoruz. Bunu da hiç çekinmeden ve çok açık bir şekilde gerçekleştiriyorlar. Fakat yaptıkları şeyin ne kadar yapmacık ve popülist olduğunu görebilmek için çok da zeki olmaya gerek yok. Bu nedenle yapılan şey aslına bakarsanız, insanların zekâsına hakaretten başka bir şey değil. Bu iddiamı destekleyen birkaç örneği paylaşmak istiyorum.

Bülent Ecevit'in resminin AKP'nin seçim afişinde kullanılma şeklini eleştiren Kemal Kılıçdaroğlu'nun kullandığı  "Ecevit adını ağzına almak için abdest alman lazım." sözlerine Bülent Arınç'ın verdiği cevap şöyle oldu:
Şimdi bu o kadar gülünç bir söz ki bu ne İslam'ı bilmektir, ne abdesti bilmektir, ne namazdan haberdar olmaktır ne de Ecevit'i methetmektir. Çünkü abdest dediğimiz şey, İslami bir kuraldır. Biz Kuranı Kerim'i okurken, ona dokunurken, abdestimizi alıyoruz. Camiye girerken, namaz kılarken, abdestimizi alıyoruz. Ama hazreti peygamber derken, ona salatü selam getirirken, abdest almıyoruz. Buna ihtiyaç duymuyoruz. Günde 50 defa yandım Allah diyoruz ama, her birinde abdest almıyoruz.
Bülent Arınç burada açık bir şekildeki tribünlerdeki muhafazakâr seçmene "bakın bu adamlar ne zaman abdest alınacağını bile bilmiyor, bunların İslam'la uzaktan yakından ilgisi yok. oyunuzu vermeden önce iyi düşünün!" mesajı vermek istiyor. Peki bunda ne sorun var diyenler olabilir. Sorun çok açık. Bülent Arınç aslında Kemal Kılıçdaroğlu'nun  "bir kişiyi anarken çok saygılı davranmak" anlamına gelen "(birinin) adını ağzına abdestle almak" deyimini kullandığını çok iyi biliyor. Türkçe'ye çok büyük önem verdiği bilinen Arınç'ın bu deyimden habersiz olması mümkün mü? Elbette değil. Anlamını biliyor hem de çok iyi. Fakat bilmezlikten gelerek Kılıçdaroğlu ve CHP'yi halkın gözünde dinden bihaber, halkın dinî değerlerini benimsemiyormuş gibi göstermekte bir araç olarak kullanıyor.

Sırada Recep Tayyip Erdoğan var. O da Arınç gibi Kılıçdaroğlu'nun ve bazı diğer CHP'lilerin sözlerini anlamazlıktan gelerek çarpıtıyor. Kılıçdaroğlu'nun "Statükocuların Allah'ı Ankara'dadır." sözünü öyle absürt bir şekilde değerlendiriyor ki insan ne tepki vereceğini şaşırıyor. Kılıçdaroğlu'nun "Bir de bize statükocu diyorlar. Statükocunun Allah'ı Ankara'da oturuyor." sözlerine karşılık Erdoğan'ın verdiği cevap şöyle oldu:
Bu densizlik, edepsizliktir, Bu yaradana karşı küstahlıktır, saygısızlıktır. Şahsıma yapılan hakarete her zaman katlanıyorum. Kılıçdaroğlu'ndan Müslümanlar'dan özür dilemesini istiyorum. Buradan, Kastamonu'dan 'Haddini bil, haddini' diyorum. Bunlar 12 Haziran'da sandığa gömülecektir.
Bu cevabın absürtlüğünü açıklamakla zaman kaybetmek yerine AKP'ye yakınlığıyla bilinen ve her durumda Erdoğan'ı savunmak adına adeta şapkasından çıkardığı tavşanlarla dikkatleri çekmiş biri olan Nazlı Ilıcak'ın bu konuyla ilgili yazdıklarını paylaşmayı daha anlamlı buluyorum:
Seçim meydanlarında tartışmalar kızıştı. Kılıçdaroğlu, Siirt'te "Statükocuların Allah'ı Ankara'dadır" dedi. Erdoğan, Kastamonu'dan seslendi: "Allah, mekândan, zamandan münezzehtir. Mutlak yaratıcımız Allah'a nasıl dil uzatıyorsunuz?" diye CHP liderine çattı. Oysa bu bir tâbirdir ve tabii ki Kılıçdaroğlu, Allah'a şirk koşmak amacıyla bu sözleri sarf etmemiştir. Cümle, "En baş statükocu, statükocunun daniskası, en büyüğü" anlamında kullanılmıştır.
Ne yapalım... "Seçim icat oldu... mertlik bozuldu."
Ilıcak'ın çok doğru bir şekilde tespit ettiği gibi Erdoğa'ın bu tavrı mertçe değildir. Devamlı olarak güzel ahlaklı, doğru ve dürüst olmaktan bahseden Erdoğan'ın bu tavrı, kendisinin kazanmak için yer yolu mübah gören bir zihniyette olduğunu açıkça göstermektedir.

Erdoğan'ın vukuatlarına devam edelim. CHP İstanbul milletvekili adayı Binnaz Toprak'ın bir televizyon programında söylediği "...önünden hergün binlerce insanın geçtiği mezarlığın kapısının üstünde ruhuna El Fatiha yazardı. Şimdi ise ‘her canlı bir gün ölümü tadacaktır’ Bu çok sinir bozan bir şey. Zaten bu gerçeği herkes biliyor." şeklindeki sözlere karşılık Erdoğan'ın miting meydalarında verdiği cevap şöyle oldu:
Er ya da geç öleceğiz. Öyle mi? Kimsenin kalması, hiçbir canlının kalması mümkün mü? Ama CHP'li bir milletvekili adayı, hem de koskoca bir profesör, İstanbul'un Zincirlikuyu Mezarlığı'nın girişinde eskiden 'ruhuna fatiha' yazıyormuş da o pek rahatsız etmiyormuş ama şimdi orada, 'her nefis ölümü tadacaktır' ifadesini görünce, bu diyor 'sinir bozucu' diyor.

Sevgili kardeşlerim herhalde Allah'ın ayeti olduğunu bilmiyor profesör. Bunlar, profesörler her şeyi bilen zannediyorlar. İlim sahibi olmak yetmez irfan sahibi olmak yeter. İrfan sahibi olmak nedir? Yunus güzel söylüyor; 'ilim, ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir, ya kendin bilmezsen nice okumaktır' diyor. Arif, bilmediğini bilen insandır ama bunlar bilmediklerini bilmiyorlar.

Her gün yüzlerce, binlerce insanın öldüğü şu vatanımızda hoca efendinin önündeki tabutun üzerindeki yeşil örtüde, ne yazıyor? O yazıyor orada ama bunların bundan haberi yok. Haberi olsa bu yanlışı yapmaz. İşte CHP zihniyeti bu, anlayış bu.
Yok yok şaka değil. Bilgisayarınızın monitörüyle falan oynamanıza gerek yok. Erdoğan ciddi ciddi bunları söyledi. En sonunda getirdiği nokta da zaten asıl ulaşmak istenilen yer ve halka verilmek istenen mesaj. Bu noktaya gelebilmek için o kadar edebiyat yapıyor ve sonunda bombayı patlatıyor: "İşte CHP zihniyeti bu, anlayış bu."

En son olarak da Erdoğan'ın devamlı olarak Kılıçdaroğlu'nun Alevi olmasına değinmesi konusuna parmak basmak istiyorum. Sedat Ergin'in bu konuyu irdelediği Erdoğan ve CHP liderinin Aleviliği başlıklı yazısını okumanızı öneririm. Bunun üzerine çok da yazacak bir şey olmadığını düşünüyorum.

Tüm örneklerde tek bir hedef, ortak bir amaç var. CHP şimdiye kadar laiklik-din tartışmasını, çatışmasını kullanarak oy toplamaya, burdan çıkar sağlamaya çalışırdı. Fakat Kılıçdaroğlu'nun başkanlığa gelmesiyle CHP'nin stratejisinde önemli bir değişiklik oldu ve laiklik konusu neredeyse hiç konuşulmuyor. Bu durum ise AKP'nin hiç ama hiç hoşuna gitmedi çünkü bu zamana kadar laikliğin kullanması CHP'ye değil AKP'ye çıkar sağlıyordu. İki parti de bunun farkında olacak ki CHP bundan vazgeçti, AKP ise verdiğim örneklerde de görüldüğü gibi CHP'lilerin dinle uzaktan yakından ilgisi olmayan, dini konularda bilgisiz, halkın değerlerini benimsememiş kişilermiş gibi göstermeye çalışarak CHP'yi laiklik konusunu gündeme getirmeye teşvik, hatta tahrik ediyor. AKP'nin yaptığına kurnazlık denebilir, çakallık denebilir. Argoda bu tavrı tanımlayacak çok daha uygun kelimeler de var fakat burası onun yeri değil.

Sonuç olarak AKP şimdilik CHP'yi ayartmakta pek de başarılı olmuş gibi gözükmüyor. CHP iyi direniyor ama yine de AKP'nin bu tip çarpıtmalar ve manipülatif söylemlerle oy toplamayı ve kendine çıkar sağlamayı başaracağı konusunda şüphem yok. Ama yine de umuyorum ki yanılırım.