5.04.2012

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi kaldırılsın! Satranç dersi okutulsun!

Kamuoyunda 4+4+4 kanunu olarak bilinen 6287 nolu İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile ilkokula başlama yaşı 5-6 olarak değiştirildi. Yani bulunduğu yılın Eylül ayının sonunda çocuk 60 aylık ile 72 aylık arasında ise 1. sınıfa başlayacak.

koyun sürüsü
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi ilköğretim 4. sınıftan lise 4. sınıfa kadar zorunlu olarak okutuluyor. Yani 8-9 yaş aralığındaki çocuklar bu dersi almaya başlıyor ve 9 yıl boyunca zorunlu olarak bu derse giriyorlar. Bu dersin 9. sınıf kitabındaki sayısız absürtlükten bir tanesine daha önce değinmiştim. Kim bilir 8 yaşındaki çocuklara okutulacak 4. sınıf kitabında neler vardır. Ufacık çocukların beynini bu şekilde yıkamanın, Başbakan'ın dindar gençlik yetiştirme idealiyle ilintili olduğunu söylemek sanırım yanlış olmayacaktır. Başbakan bu sayede "milli, manevi değerlerine bağlı, isyankar olmayan" bir nesil yetiştirmeyi hedefliyor. Böylece düşünmeyen, sorgulamayan, iktidarın her yaptığına itaat eden bir nesil yetiştirilmek isteniyor. Sanırım bu tarife uyan nesile koyun sürüsü demek yerinde olacaktır. Başbakan istediği gibi güdebileceği bir koyun sürüsü yetiştirmek istiyor ve Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi de bu amaca ulaşmak için kullanılan araçların en önemlilerinden biri olarak cephanelikteki yerini alıyor.

satranç eğitimi
Benim buna karşılık önerim ise zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin müfredattan çıkarılması ve yerine zorunlu Satranç dersinin koyulması. Böylece çocuklar 8-9 yaşından başlayarak stratejik düşünmeyi, geleceğe yönelik plan yapmayı, olasılıkları değerlendirecek şekilde düşünmeyi ve daha birçok faydalı şeyi öğrenebilir. Böylesi kendi gelecekleri için çok daha iyi olur. Ayrıca bu durumda hem ülkeleri, hem de insanlık adına çok daha faydalı bireyler olurlar. Sadece bu değişiklikle bile emin olun orta ve uzun vadede Türkiye daha düzgün, yaşanabilir bir ülke haline gelir. Yapılırsa kendi küçük ama etkileri büyük bir hamle olur.

Bu kanunda beni rahatsız eden bir noktaya daha değinmek istiyorum: 
MADDE 9- 1739 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin mülga birinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

“İlköğretim kurumları; dört yıl süreli ve zorunlu ilkokullar ile dört yıl süreli, zorunlu ve farklı programlar arasında tercihe imkân veren ortaokullar ile imam-hatip ortaokullarından oluşur. Ortaokullar ile imam-hatip ortaokullarında lise eğitimini destekleyecek şekilde öğrencilerin yetenek, gelişim ve tercihlerine göre seçimlik dersler oluşturulur. Ortaokul ve liselerde, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin hayatı, isteğe bağlı seçmeli ders olarak okutulur. Bu okullarda okutulacak diğer seçmeli dersler ile imam-hatip ortaokulları ve diğer ortaokullar için oluşturulacak program seçenekleri Bakanlıkça belirlenir.”
turan dursun - din bu 2
Hepimizin bildiği gibi bu ülke müslümanların yanında, hristiyanlar, museviler ve diğer dinlere mensup kişiler ile inançsızlar da yaşıyor. Bunların hepsi bu ülkenin vatandaşıdır ve kanunlar önünde eşittirler. Bir hristiyan vatandaşımız bu kanunu okuduğunda ne düşünür? "Hz. Peygamberimizin hayatı" ne demektir? Kimin peygamberi? Hangi peygamber? Laik bir devletin kanunlarında böyle bir ibare geçebilir mi?  Resmi dini olan bir ülke olsa anlarım ama laik bir ülkede böyle saçma bir şey nasıl olur? Burası Türkiye işte oluyor böyle absürtlükler. Bu ülkede her şeyin mutlaka mantıksız bir açıklaması vardır... Madem böyle bir ders olacak, ben de bu derste faydalanılacak kaynak olarak bir öneride bulunayım. Turan Dursun'un Din Bu serisinin "Hz. Muhammed" alt başlıklı 2 numaralı kitabı. Gençlerin bilgilenmelerine ciddi katkıda bulunacaktır bu kitap.

Bu arada son bir not daha eklemek istiyorum. Bu kanunun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilme olasılığının ciddi şekilde yüksek olduğunu düşünüyorum. Sadece "Hz. Peygamberimizin hayatı" ibaresi bile bunun için yeterli bana göre ama asıl ciddi sorun kanun tasarısının komisyondan geçirilme şeklinde. Anayasasında demokratik bir hukuk devleti olduğu yazan bir ülkede böyle bir rezilliğin yaşanmış olması bile yeteri kadar büyük bir utanç kaynağıyken, bu rezilliğe Anayasa Mahkemesi tarafından müdahale edilmemesi demokrasi ve hukukla olan son bağlarımızın da kopmuş olduğu anlamına gelecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder